Tarih 17/12/2018
İşlerimi bitirmiş eve döndüğüm vakitte yerde bulduğum bir telefonu sahibine ulaştırmak için aramalara giriştim lakin baktığım, bulunan yerinin çevresinde, bulunan İmam Hatip Kız meslek lisesi ve çevresindeki dükkanlardan kimseden sahibi çıkmadı ve bulunamadı.
Ben elimden geldiğince aradım ve sonunda gereken işlemi karakola bildirmekte buldum. Aslında karakolada hiç gitmek istemiyordum. Şehit Ramazan Yılmaz Karakolunda bulunan polis memurları hiçbir işlem yapmıyor, aramaktan ve işlerden kaçınıyorlardı. Bu nedenle Turkcell hat olduğu için turkcelli de aradım.
Turkcell'de geri dönüş olarak karakola götürmem gerektiğini bir başka vatandaşa numara bilgisi yada kimlik bilgisi verilmediğini söyledi. Bende mecbur kaldım ve yağmur çamur altında da olsa telefonu sahibine ulaştırabilmek adına karakola götürdüm ve her şey yine beklediğim gibi saldırılarıyla, hakaretleriyle tahrik etme çabalamalarıyla, saygısız konuşmalarıyla geçti.
Daha öncede birkaç şikayet için gittiğimde hiçbir işlem yapmadıkları ve yaşımdan dolayı yada kurallara uyumlu disiplinli biri olmamdan ötürü girdiğimde sinirle karşılandım.
Belki de ben geldiğimde odada oturmuş kahveler çaylar içiliyor yan gelip yatarken iş getirdiğim için keyifleri kaçmış olabilir. Bunu bilmemekteyim lakin odalarda kayıtlar mevcutsa görülebilir.
"Giriebilir miyim? Müsait misiniz?" diye sorduğumda tuhaf bir kafa çevirmeyle karşılaştım.
- Buyur gir
+ Yolda eve giderken telefon buldum sahibini bulamadım. Bu nedenle telefonun bulunduğunu bildirmek için geldim.
- Tamam telefonu sen bırak git ben işlem yaparım .
+ Hayır telefonu öylece bırakıp gidemem.
- Neden bırakamazmışsın!!
+ Size güvenmediğim için telefonu öylece size bırakıp, gidemem gerekirse telefon bende kalacak sahibine kendim teslim edeceğim. Sizin işlem yapıp yapmayacağınızı bilemem.
- .....
Buradan sonra öldürme tehtitleri "-sus" , "-kafanı gözünü kırarım" itmeler , "-Kimliğini ver. Bende sana güvenmiyorum." demeler, tahrik edici kelimelerle, sivil vatandaşı suça itme çabaları. Kişilikleri bozuk fakat üstündeki ve mevkisi(polis olması) en ufak tahriklerine tepkim oradan ölümümün çıkmasına yada sağlam girip yaralı çıkmama neden olabilirdi.
Kimlik kontrolü yaptılar hiçbir şey bulamadılar. Çok saçma durumda kaldılar aslında ama onları ezmekten çekindim. Onların karakolundaydım ve karakola gittiğimi de kimse bilmiyordu.
Herhangi bir şey olsaydı orada; ne oldu? nereye gitti? yada beni soracak kimse olmayacaktı. Benim hakkımda bilgi olmayacak ve rahatlıkla üstünü kapatabileceklerdi.
Bu tecrübeyle sessiz kaldım ve üstelemedim hakaretlerini yaparken duydum fakat içime attım. Telefonu ve kimliğimi zorla aldılar imei sorgulatacak, benimde kimlik kontrolümü yapacaklarını söylediler fakat hiç birinden ne kimlik gördüm nede polislik bir saygılı hareket ve tavırlar.
Eğer telefonun çalıntı çıkarsa benim çaldığımı öne sürerek hırsızlıkla suçlayıp göz altına alacaklarını' söyleyerek tehtit ettiler. Beni öyle bir zorluyorlardı ki tuhaf tuhaf çelişen cümleler alakasız alakasız mantıklar yani benden bir hakaret içeren kelime bekliyorlardı fakat bunu alamadılar. Saldırdıklarında kafamı yere eğip sessizce dinledim. Ne dediklerini hep mantıksız kelimeler mantıksız cümleler kuruyorlardı; adeta kışkırtıyordu. Son derece kötü sözler tahrik edici sözler işittim.
Karşılık verememem ise beni bir kaç gün psikolojik sinire maruz bıraktı. Sakinleşemedim hiç birşey yapamadan bekledim çözüm aradım. Çözümü CİMER'e yazı yazarak bu karakolun durumunu raporlamakta buldum.
Güvenilecek kişiler değillerdi fakat yetkileri bunu yapmalarına izin veriyordu. Saldırgan ve saygıdan yoksun, Türk polisine yakışmayacak hareketleri vardı.
O kadar azardan, tehtitlerden sonra onlara bir dilekçe yazmak çok zor gelmişti. Gerekeni yapıp sahibine vermeye çalışan bir vatandaşı kuralları uygulamakla görevli olan bir devlet memurunun karşı koyması ve işi zora sokması ne kadar şaşırtıcı olsa da kağıdı yazıp verdi, okumamı istedi. İçinde bazı pürüz noktaları olmasına rağmen sadece getiren kısmında adımın yazılı olduğu bölüme imzamı attım. “Bir nüshasını bana verecek misiniz?” dediğimde fotoğraflaya bileceğimi söyledi. Karanlık odada göründüğü kadar telefonla fotoğraf çektim fakat bu benim işimi görmezdi. Kimliğimi aldım fakat bulduğum telefonu teslim etmemişlerdi. Hiç bir şey demeden çıkarken dilekçeyi yazan memur şöyle söyledi:
Bir daha gelişinde böyle olmayacak. Güvenmiyorsan gelme. Karşımada çıkma.
Şeklinde tehtitlerde bulundu.
MERSİN/Mezitli’de Bulunan Şehit Ramazan Yılmaz Karakolunda Çalışan Polis Memurları benim üzerimde psikolojik baskı uyguladıkları gibi ,vatandaşları polise karşı kötü düşünmeye sevk etmektedir.
Bu karakolun Memurlarına gerekli cezai işlemlerin yapılmasını arz ederim.
Daha önce Engel oldukları işlemlerim:
Telefonumun çalınması, (dilekçe)
Apartman yöneticisinin beni öldürmeye çalışması(şikayet)
Telefon sapığının 15dklık küfürü (şikayet) + CD ses kaydı mevcutken
Sonuncu bu ise “Telefon bulup karakola bildirmek” ve bunda da engel olmaya çalışmıştır.
0 Yorumlar
Konu içeriğiyle alakalı bir yorum yaptığınızdan emin olunuz.