AŞK: RUHUN KADERİ Mİ, YOKSA TOPLUMUN YANILGISI MI?
Aşk nedir? Sevgi mi, saygı mı, yoksa ilahi bir bağ mı? İnsanlar aşkı genellikle sevgi, şefkat veya fiziksel çekimle karıştırır. Oysa bana göre aşk, Allah’ın ruhları çift yaratması ve onları tamamlayacak eşleri kaderlerine yazmasıyla meydana gelir. Aşk bir tercih değil, bir yazgıdır. Ne mantıkla açıklanabilir ne de dünya düzenine uydurulabilir. Ancak insanlar bu gerçeği bilmedikleri için yanlış kişilerle evlenir, mutlu olamaz ve farkında olmadan günaha girerler. Çünkü evlilik, her zaman ruh eşini bulmak anlamına gelmez. Aşk ile evliliği karıştıran insanlar, bazen kendilerini zina kavramının içinde bile bulabilirler.
AŞKIN SEBEPSİZLİĞİ VE İLAHİ KÖKENİ
Toplum, aşkı genellikle bir mantık çerçevesinde ele alır: “İyi anlaşıyorsanız, birbirinize saygı duyuyorsanız ve seviyorsanız, aşk vardır.” Fakat bana göre aşk, ne saygıya ne de sevgiye dayalı bir şeydir. Aşk, ruhun diğer yarısını bulmasıyla gerçekleşen sebepsiz bir çekimdir. Eğer aşkın temelinde sevgi olsaydı, herkes zamanla birlikte olduğu kişiye aşık olabilirdi. Oysa aşk mantıkla oluşmaz; insan sadece birini görür ve onun ruhunu tamamlayan kişi olduğunu hisseder.
📖 "Kendileriyle huzura kavuşmanız için size eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir." (Rum Suresi 21)
Bu ayette Allah’ın huzura kavuşmamız için bize eşler yarattığı belirtilmiştir. Buradaki eş kavramı, sadece biyolojik bir birliktelik değil, ruhların uyumunu da kapsayan bir olgudur. İnsan ruh eşiyle tanıştığında, bunu herhangi bir mantıklı gerekçeye dayandıramaz; aşk aniden ve sebepsiz oluşur.
Örnek vermek gerekirse, bazı insanlar hiçbir mantıklı sebep olmaksızın birine karşı yoğun bir çekim hisseder. Bu kişi ne fiziksel olarak en güzel, ne de karakter olarak en mükemmel kişi olmak zorundadır. Ancak içimizde açıklayamadığımız bir güç, bizi ona doğru çeker. İşte bu, aşkın ilahi bir yazgı olduğunun kanıtıdır.
EVLİLİK: GERÇEK AŞKIN BİR ŞARTI MI?
Evlilik, toplum düzeni için oluşturulmuş bir kurumdur. İnsanlar soy bağlarını belirlemek, çocuklarını güvence altına almak ve sosyal düzeni sağlamak için evlenirler. Ancak evlilik her zaman aşk anlamına gelmez. Birçok insan, gerçek aşkı bulamadan evlenir ve hayatı boyunca bir şeylerin eksik olduğunu hisseder.
📖 “Her şeyi çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.” (Zariyat Suresi 49)
Bu ayete göre her şey bir çift olarak yaratılmıştır. Ancak burada önemli olan, evliliğin ruhsal uyumu garantilemediğidir. Bir insan ruh eşini bulmadan da evlenebilir, ancak bu onun gerçekten mutlu olacağı anlamına gelmez. Ruh eşiyle evlenmeyen bir insan, farkında olmadan eksik bir hayat yaşar.
Örneğin, bazı evliliklerde eşler arasında fiziksel ve mantıksal uyum vardır, ancak arada gerçek bir çekim veya ruhsal bir bütünlük yoktur. Birbirini seven, saygı duyan, hatta yıllarca mutlu görünen çiftler bile bazen içlerinde bir boşluk hissederler. Bunun nedeni, gerçek aşkın yalnızca ruh eşleri arasında gerçekleşmesidir.
ZİNA VE NAMUS SADECE KADINLARA AİT DEĞİLDİR
Toplumda namus kavramı çoğunlukla kadınlarla ilişkilendirilir. Oysa bana göre namus, erkekler için de aynı derecede önemlidir. Bir erkek, ruh eşini bulmadan evlenirse ve aslında aşık olmadığı bir kadınla birlikte olursa, o da zina yapmış olur. Çünkü gerçek anlamda aşkın olmadığı bir evlilikte, insan kendi ruhunu kandırmaktadır.
İslam'da zina, sadece evlilik dışı birliktelik olarak görülmez. İnsan, Allah’ın ruhuna yazdığı kişiyle değil de başkasıyla bir hayat sürdürüyorsa, bu da bir nevi ruhsal zinadır. Çünkü aşk olmadan kurulan bir evlilik, Allah’ın yazdığı kaderi reddetmek anlamına gelir.
Bunun en iyi örneklerinden biri, mutsuz evliliklerde görülen içsel huzursuzluktur. Kimi insanlar evli oldukları halde başka birine aşık olur, çünkü evlilikleri sadece bir toplumsal düzen meselesidir. Eğer insan, baştan doğru kişiyi seçmezse, bir ömür boyu yanlış bir ilişki içinde olup hem kendini hem de eşini mutsuz edebilir. İşte bu yüzden evlilikten önce gerçekten aşık olup olmadığını sorgulamak çok önemlidir.
RUH EŞİNİ BULMAK VE GERÇEK MUTLULUK
Allah herkesin kaderine bir eş yazmıştır. Gerçekten aşık olan insanlar, aslında ruh eşlerini bulmuş kişilerdir. İnsan, bir ilişkiye başlamadan önce kendisine şu soruları sormalıdır:
-
Gerçekten bu insana sebepsiz bir çekim duyuyor muyum?
-
Onu aklım değil, ruhum mu istiyor?
-
Eğer evlilik olmasaydı, yine de onunla olmak ister miydim?
Eğer bu soruların cevapları net değilse, belki de o kişi sizin ruh eşiniz değildir. Birçok insan sevdiği, alıştığı veya mantıklı bulduğu biriyle evlenir. Ancak bu, mutlaka Allah’ın yazdığı aşkı yaşadığı anlamına gelmez. Gerçek aşk, hesap yapmadan, korkmadan ve mantık yürütmeden hissedilen bir bağdır.
SONUÇ: EVLİLİĞİ DEĞİL, RUHUNUZA UYGUNLUĞU SEÇİN
Toplum bize evliliğin zorunlu olduğunu, evlenmenin dini bir görev olduğunu öğretir. Oysa evlilik sadece kamu düzeni için vardır. Ruhsal olarak uyumlu olmadığınız biriyle evlenmek, sadece topluma uyum sağlamak anlamına gelir. Gerçek aşk, evlilikle değil, ruhların buluşmasıyla ilgilidir.
Bu yüzden insan, evlenmeden önce şunu düşünmelidir:
✅ Gerçekten bu insana ruhum bağlı mı?
✅ Onunla bir ömür geçirmeye mecbur olduğum için mi evleniyorum, yoksa ruhum zaten onu mu istiyor?
Eğer bir insan, ruh eşi olmadan bir evlilik yaparsa, bu ilişki onu zamanla mutsuz edebilir. Ve belki de asıl zina, ruh eşini bulmadan yapılan her birlikteliktir. Çünkü gerçek aşk, Allah’ın yazdığı kaderdir ve ancak doğru kişiyle mutluluk getirir.
📖 "Allah sizin için eşler yarattı ve sizin ruhlarınızı birbirine uyumlu kıldı." (Nisa Suresi 1 - Yorumsal Anlam)
O halde, asıl mesele evlilik değil, gerçek aşkı bulmaktır. Çünkü ancak ruh eşimizi bulduğumuzda, gerçek huzura ulaşabiliriz.
0 Yorum