Bazı insanlar bir hediye ya da iyilik gördüğünde, içten bir teşekkür yerine bir borç duygusuna kapılıyor. Sanki bir şey kabul ettiğimizde, mutlaka karşılık vermemiz gerekiyormuş gibi bir baskı oluşuyor. İşte ben de tam bu noktada farklı düşünüyorum ve seninle bu düşüncemi paylaşmak istiyorum.
Bence birine verilen hediyenin ya da yapılan iyiliğin arkasında bir "hesap" olmamalı. Kabul edenin de sürekli “şimdi ben de ona bir şey yapmak zorundayım” gibi bir duyguyla hareket etmesine gerek yok. Bu yazıda hediyeleşmenin ve iyilik yapmanın gerçek anlamına odaklanmak, karşılıklı menfaat değil, içtenlik ve sevap ekseninde bu konuyu düşünmeni sağlamak istiyorum.
Hadi birlikte sorgulayalım:
İyilik gerçekten borç mu doğurur?
Hediye almak, karşılık vermeyi şart mı koşar?
Ve en önemlisi…
Sevabı engellemeden, minneti nasıl yüceltiriz?
🤝 Gerçek İyilik Borçlandırmaz
İyilik, eğer gerçekten kalpten geliyorsa; karşılık beklemez. Bu cümle kulağa basit gelebilir ama hayatta sık sık unutuluyor. Birine yardım ettiğinde ya da bir şey verdiğinde, hemen ardından “o da bana bir gün yardım eder” beklentisi varsa, bu artık iyilik değil; pazarlık olur.
Örneğin bir arkadaşının doğum günü için hediye alıyorsun. O da senin doğum gününde hediye almak zorunda mı? Hayır. O günü hatırlamak, bir tebessüm, bir mesaj bile yeterli olabilir. Ama bazen hediyeler, karşılık beklentisiyle verildiğinde, karşı tarafı zor durumda bırakıyor. Bu da iyiliğin ruhuna aykırı.
İslam’a göre, yapılan iyilikler ve verilen hediyeler, Allah rızası için yapılmalıdır. Bakara Suresi'nde bu konu şöyle ifade edilir:
“Sadakalarınızı, insanların görmesi için malı başa kakarak ve eziyet ederek vermeyin. Kimseye karşılık bekleyerek verdiğinizde, Allah katında hiçbir değeri yoktur.” (Bakara, 264)
Bu ayet, sadakanın karşılık beklemeden verilmesi gerektiğine dikkat çeker. Yani hediyeyi verirken veya bir iyilik yaparken, yalnızca Allah’ın rızasını gözetmeliyiz.
🕌 Sevap İçin Yapılan İyiliği Karşılıkla Gölgeleme
Eğer birine Allah rızası için yardım ediyorsan, bu zaten sevap niyetiyle yapılmış demektir. Ancak o kişi, “bu iyiliğe karşılık bir şey yapmam gerek” diye düşünüyorsa, senin kazandığın sevabı bile farkında olmadan engelleyebilir.
Kur’an-ı Kerim'de sadakanın karşılık beklenmeden verilmesi gerektiği vurgulanırken, bir iyilik karşılık beklemeye başladığında, sevap kaybolur. Bakara Suresi'nde şöyle buyurulur:
“Sadakalar yalnızca, fakirler için, Allah yolunda çalışanlar içindir... Fakat sadakanın karşılığında sevap aramak ve iyilik yapmak, doğru ve değerli bir davranış olmalıdır.” (Bakara, 273-274)
Bu ayet, iyiliğin Allah rızası için ve karşılık beklemeden yapılmasının önemini gösterir.
Ayrıca, İnsân Suresi'nin 9. ayetinde, yardım yapan kişi şunu der:
“Biz size yalnızca Allah rızası için yemek veriyoruz; sizden ne bir ödül ne de bir teşekkür bekliyoruz.”
Buradaki mesaj net: İyilik, tamamen karşılık beklemeden yapılmalıdır.
💬 “Ben Alırsam Borçlu Hissederim” Duygusuna Alternatif Bakış
Bazı insanlar şöyle der:
“Hediye almak istemem, borçlu hissediyorum.”
Ama ben bu düşüncenin, içimizdeki paylaşma duygusunu zedelediğini düşünüyorum.
Eğer karşındaki kişi sana içtenlikle bir şey veriyorsa, onu reddetmek sadece o kişiyi değil, iyiliğin kendisini de geri çevirmek olur. Hatta dini inançta şöyle bir anlayış vardır:
“Verilen sadakayı geri çevirmek, sevabın önünü kesmektir.”
Bu da, bir iyiliği veya hediyeyi kabul etmenin aslında çok önemli bir anlam taşıdığını gösteriyor. Bu, bir nevi iyiliğin gücünü reddetmek olur.
İslam’da sadakaların geri çevrilmesi hoş karşılanmaz çünkü sevap, karşılık beklemeden yapılmalıdır. Ancak, sadaka veya yardım kabul edilirken, borçluluk hissi taşımanın da, karşı tarafa saygısızlık olabileceği unutulmamalıdır. Yardım almak, alçakgönüllülükle kabul edilmelidir.
🎁 Hediyeleşmek Karşılıklılık Değil, Bağ Kurmaktır
Hediye vermek ya da almak, ilişkileri kuvvetlendiren çok özel bir şeydir. Ama bu, maddi anlamda eşitlik üzerine kurulmamalı. Bazen bir çiçek, bazen bir kitap ayracı, bazen sadece bir “sen aklımdasın” demek… Bunlar da birer hediyedir.
Hediyeleşmenin asıl amacı karşı tarafı düşünmektir. Yani “ben seni önemsedim” demektir. Bu yüzden sen de bir şey kabul ettiğinde “şimdi ben de buna denk bir şey vermeliyim” gibi bir hisse kapılmamalısın. İyilik yarışa dönüştüğünde, özünü kaybeder.
Kur’an'da, hediye ve yardımlaşmanın içtenlikle yapılması gerektiği vurgulanır. Örneğin, Tevbe Suresi 60. Ayet'te şöyle denir:
“Sadakalar yalnızca fakirler, miskinler, sadaka işlerinde çalışanlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak kimseler, (köle) özgürlüğüne kavuşacaklar, borçlular, Allah yolunda olanlar ve yolda kalmış kimseler içindir.”
Bu ayet, sadakanın çeşitli insanlara ve sebeplere verilebileceğini ama yine de içtenlik ve Allah rızası için yapılması gerektiğini anlatır.
📌 Son Söz: Minneti Yücelt, Borçlanma Hissini Değil
Bu yazıyı kaleme alırken seni düşündüm. Belki sen de zaman zaman bir iyiliği kabul ettiğinde içine oturan o borçluluk hissiyle mücadele ediyorsun. Ama unutma; hediyeyi almak, seni borçlu değil, hatırlanmış biri yapar.
Ve sen de bir gün hediye verdiğinde, tek amacın bu olmalı:
“Ben onu düşündüm, Allah rızası için paylaştım, gönlümden geldi.”
Gerisi karşıdakine değil, Allah’a kalır.
Hediye ver, karşılık bekleme. Hediye al, minnet duy ama kendini mecbur hissetme.
Kimse sevabı engellemesin.
Minneti yüceltelim, borcu değil.
:
Lütfen yorumlarınızda saygılı bir dil kullanmaya ve konuyla ilgili kalmaya özen gösterin. Topluluk kurallarımıza aykırı (örneğin; nefret söylemi, taciz, spam) içerikler tespit edildiğinde kaldırılacaktır. Davranış politikaları hakkında daha fazla bilgi için Google'ın İçerik Politikası sayfasını inceleyebilirsiniz.